-
1 akşam olmak
v. get dark -
2 akşam\ olmak
вечере́ть -
3 akşam olmak
to become evening -
4 akşam
akşam Abend m; am Abend;bir akşam eines Abends;iyi akşamlar! guten Abend!;akşamları abends, jeden Abend;akşam güneşi Abendsonne f; fig Lebensabend m;akşam olmak Abend werden;akşam üstü gegen Abend;akşam yemeği Abendessen n;akşama doğru gegen Abend; -
5 olmak
1. v/i sein; werden; entstehen; werden zu; geschehen; reif werden; fertig werden; angebracht sein; Zeit dauern; vergehen; fam betrunken sein, voll sein;o senin ne(yi)n oluyor? wie ist er mit dir verwandt?;o benim yeğenim oluyor er ist mein Neffe; sie ist meine Nichte;anne oldu sie wurde Mutter;akşam oluyor es wird Abend;doktor olmak Arzt werden;şarap sirke olmuş der Wein wurde zu Essig;ekin oldu das Getreide wurde reif;çay oldu der Tee ist fertig;böyle iş olmaz so etwas geht nicht ( oder ist nicht angebracht);iki yıl oldu es ist zwei Jahre her;sen adamakıllı olmuşsun fam du bist ganz gehörig voll-in bilgisi olmak Wissen erwerben;ev onun oldu das Haus wurde seins, er erwarb das Haus;öksürük olmak Husten bekommen;yarın misafirimiz olacak morgen werden wir Gäste haben, morgen bekommen wir Besuch3. (-den) verlieren, fam loswerden;işinden oldu er hat seine Arbeit verloren, er ist entlassen worden; kommen, stammen aus4. (-e) jemandem passen: bu ayakkabı size olur diese Schuhe passen Ihnen -
6 olmak
быть созре́ть стать* * *- ur1) быть, происходи́ть, соверша́ться, случа́тьсяolmadı! — не получи́лось!, не вы́шло!
bir şey olmak — случи́ться с кем-л. о чем-л.
aman, ona bir şey olmasın! — бо́же сохрани́, как бы с ним чего́-нибудь не случи́лось!
hiç bir şey olmamış gibi — как ни в чём не быва́ло; как бу́дто ничего́ не случи́лось
kimseye bir şey olmadı — ни с кем ничего́ не случи́лось
ne oldu? — что случи́лось?, что произошло́?
sesine ne oldu? — что случи́лось с твои́м го́лосом?
ne oldu kızım? — что с тобо́й, до́чка?
dışarıda bir telâş oldu — на у́лице произошло́ како́е-то волне́ние
her gün fırtına oluyor — ка́ждый день быва́ют што́рмы
nasıl oldu da bunun farkına varmadın? — как же так вы́шло, что ты э́того не заме́тил?
ortada neler olup döndüğünü bilmiyorum — я не зна́ю, что вокру́г твори́тся
2) доводи́ться, приходи́тьсяbu hanım sizin neniz oluyor? — кем прихо́дится вам э́та же́нщина?
halam oluyor — она́ мне прихо́дится тётей по отцу́
3) быть, пребыва́ть, находи́ться (где-л.)benim burada olduğumu nasıl haber aldınız? — как вы узна́ли, что я здесь?
herkes olduğu yerde kalsın! — всем остава́ться на свои́х места́х!
öğleden sonra orada olmalıyım — по́сле обе́да я до́лжен быть там
siz onun yerinde olsanız ne yaparsınız? — а что вы сде́лаете, будь вы на его́ ме́сте?
yarın konuğumuz olacak — за́втра у нас бу́дут го́сти
4) быть, име́ться у когоcebimde olanı ona verdim — я о́тда́л ему́ всё, что у меня́ бы́ло в карма́не
bir erkek çocuğu oldu — у неё роди́лся ма́льчик
5) де́латься, станови́ться; быть; превраща́тьсяadam olmak — быть челове́ком
doktor oldu — он стал до́ктором
iki kişi olduk — нас ста́ло дво́е
iyi bir mühendis olur — из него́ вы́йдет хоро́ший инжене́р
su, buz oldu — вода́ преврати́лась в лёд
6) поспева́ть, созрева́тьekinler oldu — хлеба́ поспе́ли
üzüm daha olmadı — виногра́д ещё не созре́л
7) быть гото́вым / пригото́вленнымçay oldu — чай гото́в
yemek oldu — обе́д пригото́влен
8) -e подходи́ть, быть впо́руbu ceket bana olmuyor — э́тот жаке́т мне не годи́тся
hem işinden, hem de çocuklarından oldu — он лиши́лся и жены́ и дете́й
tembelliği yüzünden işinden oldu — из-за свое́й ле́ни он потеря́л рабо́ту
10) арго опьяне́ть, стать пья́нымsen adamakıllı olmuşsun! — ты уже́ изря́дно накача́лся!
11) (со словами yıl, saat и т. п.) проходи́ть, исполня́тьсяneredeyse üç yıl olacak — ско́ро уже́ испо́лнится / бу́дет три го́да
tam iki yıl oldu — прошло́ ро́вно три го́да
12) (со словами gece, akşam) наступа́тьgece oluyor — наступа́ет ночь
sabah oldu — наста́ло у́тро
13) (со словами, обозначающими болезни)anjin olmak — заболе́ть анги́ной
öksürük olmak — ка́шлять
tifa olmak — боле́ть ти́фом
14) употр. в роли вспом. гл.rezil olmak — быть опозо́ренным, опозо́риться
teselli olmak — утеша́ться
teslim olmak — сдава́ться
hasta iyi oldu — больно́й вы́здоровел / попра́вился
bize gelmez oldu — он переста́л к нам ходи́ть
itiraz edecek oldum ama... — я хоте́л бы́ло возрази́ть, но...
••- olan biten
- olan oldu- olarak- oldu olacak kırıldı nacak
- oldu olanlar
- oldum bittim
- oldum olası onu sevmezdim
- olmalı
- evde olmalı
- olsa olsa
- olsun olsun
- ... olsun... olsun
- olup olacağı on kuruşluk bir mesele!
- ne olursa olsun!
- sen çok oluyorsun! -
7 olmak
(olur)1) быть; происходи́ть, соверша́ться; случа́тьсяolmadı! — не получи́лось!, нет!, вот э́то уж нет!, не вы́шло!
2) быть, явля́ться3) быть, пребыва́ть, находи́ться (где-л.)bir erkek çocuğu oldu — у неё роди́лся ма́льчик
5) де́латься; станови́ться; превраща́ться; бытьadam olmak — стать (быть) челове́ком
doktor oldu — он стал до́ктором
6) поспева́ть, быть гото́вымekinler oldu — хлеб [на поля́х] поспе́л
7) Д быть подходя́щим, годи́ться; быть впо́ру; подоба́тьelden ayaktan olmak — прям., перен. оста́ться без рук, без ног
9) со словами yıl, saat и т. п. проходи́ть10) со словами gece, akşam и т. п. наступа́ть, приходи́тьgece oluyor — наступа́ет ночь
-
8 შებინგება
karanlık olmak, akşam olmak -
9 get dark
v. kararmak, akşam olmak -
10 get dark
v. kararmak, akşam olmak -
11 გაღამება
f.akşam olmak, karanlık basmak -
12 zu
zu [tsu:]I präp\zu Hause evde;das Museum \zu Speyer Speyer Müzesi;Herzog \zu X X arşidükü;\zu beiden Seiten iki tarafta [o yanda];\zu seiner Rechten sağ tarafında;sie kommt \zu mir o bana geliyor;er geht \zum Bahnhof/\zur Post istasyona/postaneye gidiyor;es fiel \zu Boden yere düştü;\zu jdm hinsehen birine bakmak;das Zimmer liegt \zur Straße hin oda sokağa bakıyor2) (hin\zu, da\zu)er setzte sich \zu den anderen ötekilerin yanına oturdu;nehmen Sie Wein \zum Essen? yemeğin yanında şarap alır mısınız?3) ( zeitlich)\zu jener Zeit o zamanlar;ich kündige \zum 1. Mai 1 Mayıs'ta istifa ediyorum;\zu Anfang başta;\zu Ostern/Weihnachten Paskalya'da/Noel'de;\zum ersten Mal ilk defa olarak;\zu Mittag/Abend essen öğle/akşam yemeği yemek\zum Teil kısmen;in Kisten \zu (je) hundert Stück yüzerlik kasalarda;\zum halben Preis yarı fiyatına;das Kilo \zu drei Euro kilosu üç eurodan5) ( Art und Weise)\zu Recht haklı olarak;\zu Fuß yayan\zum Glück şansa;\zu allem Unglück bütün şanssızlıkların üstüne;ein Stift \zum Schreiben yazmak için bir kalem;\zur Unterhaltung eğlence için;es ist \zum Weinen ağlanacak durum;etwas \zum Essen/Lesen mitnehmen yanına yiyecek/okuyacak bir şey almak;kommst du \zum Frühstück/Abendessen? kahvaltıya/akşam yemeğine geliyor musun?;jdm \zum Geburtstag gratulieren birinin yaş gününü kutlamak7) ( Verhältnis)die Chancen stehen eins \zu zehn bire on şans var;eins \zu null für Galatasaray Galatasaray için bir sıfır8) ( in Bezug auf) ile ilgili olarak, hakkında, üzerine;\zu dieser Frage möchte ich Folgendes sagen:... bu sorun hakkında [o ile ilgili olarak] şunu söylemek isterim:...9) ( Verwandlung)das Wasser wurde \zu Eis sudan buz olduII adv1) ( allzu) pek, fazla(sıyla);\zu sehr pek çok, çok fazla;\zu viel gereğinden [o yeterinden] fazla; ( übertrieben) aşırı;\zu schnell aşırı hızla2) ( Richtung) -e doğru;nach Süden \zu güneye doğru4) ( zeitlich)ab und \zu arada sırada;von Zeit \zu Zeit zaman zaman1) ( mit Infinitiv)es ist schön, neue Leute kennen \zu lernen yeni insanlar tanımak güzel oluyor;es ist leicht \zu finden onu bulmak kolaydır2) ( mit Partizip Präsens)die \zu erledigende Arbeit bitirilmesi gereken iş -
13 bir
I s1) Eins f\bir olmak sich zusammentun, sich verbünden2) iki/üç/dört günde \bir jeden zweiten/dritten/vierten TagII adj\bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek ( fam) lügen, dass sich die Balken biegen\bir çırpıda ( fam) auf einen Hieb, auf Anhieb, im Handumdrehen\bir el \bir eli yıkar, iki el \bir yüzü yıkar ( prov) eine Hand wäscht die andere\bir gecelik für eine Nacht\bir musibet bin nasihatten yeğdir ( prov) durch Schaden wird man klugo benim \bir tanem sie [o er] ist mein Ein und Alles2) \bir şey etwas\bir şey değil! nichts zu danken!, keine Ursache!, macht nichts!\bir şey söylemeden ohne etwas zu sagenbu bambaşka \bir şey das ist etwas ganz anderes3) \bir akşam/gün/sabah eines Abends/Tages/Morgensgünün \birinde eines Tagessaat \bir es ist ein Uhr4) \bir yanda(n) ..., \bir yanda(n) ... einerseits..., andererseits...\bir yanda(n) merak ediyorum, \bir yanda(n) korkuyorum einerseits bin ich neugierig, andererseits habe ich Angst davor5) ( herhangi) irgend\bir yerde irgendwodün çantamı \bir yere koydum gestern habe ich meine Tasche irgendwohin gestellt\bir deri bir kemik olmak ( fam) nur Haut und Knochen seinbunu \bir sen yapabilirsin nur du kannst das tun2) ( fam) malkafanı \bir işletsene! denk doch mal scharf nach!3) einmal\bir daha ( bir kez daha) noch einmal; ( olumsuz cümlede) nicht mehr\bir varmış, \bir yokmuş lit ( masallarda) es war einmal, es war keinmal\bir yağmur yağdı, \bir güneş açtı einmal regnete es, einmal schien die Sonne4) \bir aşağı \bir yukarı gezinmek/gitmek auf und ab schlendern/gehen\bir zamanlar einstmalsyerle \bir etmek dem Erdboden gleichmachen -
14 an
an [an]I präp1) ( nahe bei)\an der Ecke köşede;\an der gleichen Stelle aynı yerde;am Fenster sitzen pencerede oturmak;er geht \an mir vorbei benim yanımdan geçiyor;bis \an den Rand ağzına kadar2) ( geographisch gelegen)Frankfurt \an der Oder/am Main Oder/Main Irmağı üzerindeki Frankfurt3) ( zeitlich)\an diesem Abend bu [o o] akşam;am Abend akşamleyin;es ist \an der Zeit zaman [o vakit] geldi;am Anfang başlangıçta;am 29. November 1991 29 Kasım 1991'de4) ( weitere Verwendungen)jdn \an etw erkennen birini bir şeyden tanımak;was haben Sie \an Weinen da? Sizde hangi şaraplar var?;\an etw schuld sein bir şeyde suçu olmak;ich habe eine Bitte \an Sie Sizden bir ricam var;das Entscheidende \an der Sache ist, dass... işin esası...;das gefällt mir nicht \an ihm onda bu hoşuma gitmiyor;es ist \an dir, etw zu tun bir şey yapmak sana bağlı;reich \an Phosphaten/Stickstoffen fosfat/azot bakımından zenginII präp1) ( in Richtung auf)sich \an die Wand lehnen duvara yaslanmak;sie ging \ans Fenster pencereye gitti;\ans Telefon gehen telefona gitmek [o cevap vermek];\an die Arbeit! haydi iş başına!2) ( für)ein Brief \an seinen Sohn oğluna bir mektup;ich habe eine Frage \an dich sana bir sorum var;sie verdient \an die 4.000 Euro aşağı yukarı 4.000 euro kazanıyor;\an die 500 Schüler 500'e yakın öğrenci1) ( beginnend)von... \an...den itibaren;von hier \an buradan sonra;von Anfang \an başından beri/itibaren, başlangıçtan beriStuttgart \an 16.25 Stuttgart'a varış 16.253) ( eingeschaltet) -
15 bei
1) ( räumlich)in Unna \bei Dortmund Dortmund yakınındaki Unna'da;die Schlacht \bei Leipzig Leipzig civarındaki muharebe;dicht \bei der Fabrik fabrikanın hemen yanında;ich war \bei meinem Onkel ( Bruder der Mutter) dayımın yanındaydım; ( Bruder des Vaters) amcamın yanındaydım;ich saß \bei ihm (onun) yanında oturdum;\bei Tisch sofrada;\beim Bäcker ekmekçide2) ( für Firmen) -de;sie arbeitet \bei der Bahn demir yollarında çalışıyor;ein Konto \bei der Bank haben bankada bir hesabı olmak3) ( für Wohnbereich)wir sind \bei Susanne zum Abendessen eingeladen biz Suzanne'ye akşam yemeğine davetliyiz;er wohnt \bei seinen Eltern anne ve babasının yanında oturuyor;\bei jdm zu Hause sein birinin evinde olmak, birinin yanında kalmak;\bei mir zu Hause benim evimde4) ( zeitlich)\bei den schweren Regenfällen şiddetli yağışlar sırasında;\bei Tag gündüzün;\bei Nacht gece(leyin);\bei beginn der Vorstellung gösterinin [o programın] başında5) ( an sich tragend)hast du etwas Geld \bei dir? yanında biraz para var mı?;ich habe kein Geld \bei mir yanımda hiç para yok6) ( während)\bei der Arbeit işte;\beim Arbeiten sah er... çalışırken [o iş başında]...i gördü;\bei Nacht geceleyin;Vorsicht \beim Aussteigen! inerken dikkat ediniz!;\bei Gelegenheit fırsat düşünce;\beim Lesen des Artikels makaleyi okurken;\bei näherer Betrachtung yakından bakıldığında, daha yakından bakınca7) ( falls)\bei Nebel siste;„\bei Feuer Scheibe einschlagen“ “yangın halinde camı kırınız”8) ( sonstiger Gebrauch)\bei guter Gesundheit sein sağlığı [o sıhhati] yerinde olmak;\bei reiflicher Überlegung iyice düşünüp taşındıktan sonra;\bei zwanzig Grad unter null sıfırın altında yirmi derecede;\bei offenem Fenster schlafen pencere açık olarak uyumak;\bei aller Vorsicht bütün dikkatine karşın;es geht \beim besten Willen nicht! bütün iyi niyetime rağmen olamaz!;\bei Gott! vallahi!;\bei seinen Fähigkeiten onun yetenekleriyle -
16 подходить
1) yaklaşmak; yanaşmak; (yanına) gelmek, (yanına) sokulmak; (yanına) varmakк нам подошла́ де́вушка — yanımıza bir kız geldi / sokuldu / yaklaştı
я подошёл ещё на шаг — bir adım daha yaklaştım / sokuldum
она́ подошла́ к зе́ркалу — aynanın karşısına geçti
мы подошли́ к окну́ — pencereye yanaştık
к телефо́ну он не подошёл — telefona gelmedi / çıkmadı
к горя́щему до́му нельзя́ бы́ло подойти́ — yanan evin yanına varılamıyordu
ка́тер не мог подойти́ к при́стани — motor iskeleye yanaşamıyordu
враг подошёл к са́мому го́роду / к сте́нам го́рода — düşman şehrin kapılarına dayandı
2) gelmekтут мы подхо́дим к о́чень ва́жному вопро́су — burada çok önemli bir soruna geliyoruz
3) yaklaşmak, yaklaşım yapmak, yanaşmakподойти́ к пробле́ме с объекти́вных пози́ций — soruna nesnel bir tutumla yaklaşmak
4) yakın olmakго́ры там так бли́зко подхо́дят к мо́рю, что... — oranın dağları deniz sahiline öylesine yakındır ki...
5) gelmek; olmakподошёл ве́чер — akşam oldu
подошла́ о́сень — sonbahar gelip çattı
6) uymak, elvermek; işine gelmek, (işine) yaramak; uygun düşmek; yakışmak ( быть к лицу)это сло́во (здесь) не подхо́дит — bu kelime uygun düşmüyor
э́тот мото́р нам подойдёт — bu motor işimize yarar
пальто́ ему́ не подошло́ — palto kendisine uymadı
ва́ше предложе́ние мне не подойдёт — teklifiniz bana elvermez / işime gelmez
••наш о́тпуск подхо́дит к концу́ — tatilimizin sonu yaklaşıyor
-
17 haber
haber s1) Ahnung fçırağın bir şeyden \haberi yok der Lehrling hat keine Ahnungsanattan \haberi yok er hat keine Ahnung von Kunst2) Nachricht f, Botschaft f\haber almak eine Nachricht erhaltendün akşam/sabah geldiğinizi \haber aldık wir haben erfahren, dass Sie gestern Abend/Morgen gekommen sind\haber vermek benachrichtigen; ( bildirmek) mitteilen; ( belirtisi olmak) ein Anzeichen seinbirine \haber vermek jdn benachrichtigeniştahsızlığı ve yorgunluğu yakında hasta olacağını \haber veriyordu seine Appetitlosigkeit und seine Müdigkeit waren Anzeichen dafür, dass er bald krank würde\haber atlamak eine Nachricht auslassen4) Bescheid m\haber vermeden ohne Bescheid zu gebenbirine bir şeyi \haber vermek jdm über etw Bescheid gebenbana yarın \haber verebilir misin? kannst du mir morgen Bescheid geben?bir şeyden \haberi olmak über etw Bescheid wissen\haberim var ich weiß Bescheid\haberin olsun! damit du Bescheid weißt!bundan \haberin var mı? weißt du darüber Bescheid? -
18 vorhaben
vor|habenirr vt1) ( beabsichtigen) niyeti olmak (zu -e)2) ( geplant haben) planı olmak;hast du heute Abend schon etwas vor? bu akşam bir planın var mı? -
19 gazéte
газе́та (ж)* * *газе́таgazéteye abone olmak — выпи́сывать газе́ту
gazéte çıkarmak — выпуска́ть газе́ту
gazéte dağıtmak — разноси́ть газе́ты
gazételere göre — по сообще́ниям газе́т
gazéte idarehanesi — реда́кция газе́ты
gazéte ilavesi — приложе́ние к газе́те
akşam gazétesi — вече́рняя газе́та
haftalık gazétesi — еженеде́льная газе́та
sabah gazételeri — у́тренние газе́ты
-
20 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar!
- 1
- 2
См. также в других словарях:
MESA — Akşam. Akşam vakti. Akşam olmak. * Gamlı olmak. * Öğleden güneş batıncaya kadarki vakit … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ortalık kararmak — akşam olmak O gün ortalık kararırken eve iki sivil memur girmiş. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
karanlığa kalmak — gidilecek yere varmadan akşam olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gün kavuşmak — güneş batmak, akşam olmak Gün kavuşurken Handune nin de hareket derecesi artmış. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
Türkische Sprache — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Bulgarien, Griechenland, Mazedonien, Rumänien, Kosovo, außerdem unter türkischen Migranten in Westeuropa, Nordamerika und Australien Sprecher Geschätzte 6 … Deutsch Wikipedia
Türkei-Türkisch — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Balkan, Aserbaidschan, Iran, Irak, außerdem unter türkischen Migranten in den EU Staaten, in Nordamerika sowie Australien Sprecher 80 Millionen … Deutsch Wikipedia
Türkeitürkisch — Türkisch (Türkçe) Gesprochen in Türkei, Zypern, Balkan, Aserbaidschan, Iran, Irak, außerdem unter türkischen Migranten in den EU Staaten, in Nordamerika sowie Australien Sprecher 80 Millionen … Deutsch Wikipedia
Gramática del turco — Contenido 1 Olmak Eylemi (Los verbos Ser y Estar) 2 Contenidos 2.1 Introducción 2.2 Partes de la oración … Wikipedia Español
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tamam — sf., Ar. tamām 1) Bütün, tüm Paranın tamamını verdim. 2) Eksiksiz Bu kitap tamam değildir. 3) Yanlış ve yalan olmayan, doğru 4) Tamamlanmış, bitmiş Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam. C. S. Tarancı 5) e., tkz. Evet 6) ünl.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert — is., di, Far. derd 1) Üzüntü Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper. H. E. Adıvar 2) Hastalık Hastayım derdime verem diyorlar. F. N. Çamlıbel 3) Ağrı 4) mec. Sorun, kaygı Ne var ki… … Çağatay Osmanlı Sözlük